MUTLU YILLAR

aks , sevda , love cartoon















Mutluluk aksın hayat çeşmesinden içine
Uzanıp tutamadığın umutların değsin ellerine
Tatlı bir tebessüm yayılsın kalbinin her köşesine
Lambaları yansın içinin , karanlık duyguların aydınlansın
Uyansın içinde uyuyan tüm küçük çocuklar bu yeni yılda



Yakın olsun , yanında olsun tüm sevdiklerin
Işıkları daha da bir parlasın hayallerinin
Laleler , sümbüller , güller koksun senin olduğun her yerde
Limitsiz olsun tüm tarif edilmez, güzel anlarının
Ardınızda bırakacağın zaman bu yeni yılı
Resmi kalsın sana ,  rengarenk çizdiğin anıların



Buğusu gitsin gözlerinin , gülsün onlar hep
İkimize doğsun güneş , içimize girsin ışığı
Taşısın melekler tertemiz kalbine huzuru
Alsın götürsünler kalbinde istemediğin tüm kötü şeyleri
Nasıl olduğunu bile anlayamadan sen
En güzel duygularımız yerleşsin
Masal olsun bizim sevgimiz

Beni aramayın sakın

kalp , heart , kilit , lock

Beni aramayın sakın
Kimsenin bulamayacağı bir yerdeyim ben
Öyle bir yerki orası
Ne iklimi tanıdık , nede doğası
Yollarını kimse bilmez
Tanımaz kimse orda yaşayanları
Anlatılmaz , sadece yaşanır bu
Beni aramayın o yüzden
Ben sevdiğin kalbinde
Ben onun ruhundayım







GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK


GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

Ne halim varsa gördüm
Gördüğüm bu halimi hiç sevemedim
Bana dair bir şey yokmuş
Nereye baksam sizden bir parça
Benim değil bu hal
Her şeyimi alıpta , bana bıraka bıraka
İçinde bir ben olmayan
Koskocaman bir siz bırakmışsınız
Gördüm halimi korktum
Bir çığlık attım
Kimse duymadı
Ama ben sağır oldum
Kesildi sesler , uğultular dindi
Sonra sinirlendim
Neden sessizlik bu kadar gürültülü diye

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

            Efenim babamın rahatsızlığı dolayısıyla önümüzdeki günlerde yazılarım sizinle kısa bir ayrılık yaşayacak. Hastahane uğrak yerim oldu bu aralar . Ameliyattı , sonuçlardı , beklemeydi , önümüzdeki günler ne getirir acaba falandı derken zor bir dönemin içinde buldum kendimi. Hiç bi şey olmasa bile sevdiğiniz bir insanı  acı çekerken görmek veya onun hastahane yatağında bize muhtaç bi vaziyette olmasını görmek bile insanın canını çok yakıyor . Başka şeylere konsantre olmakta güçlük çekiyorum o yüzden.  Belki yazamasamda bu aralar , en azından okuyucu olarak bi çoğunuzu takip edeceğimi düşünüyorum . Bu durumla ilgili duygu sömürümü dönünce yaparım artık :)  Ben müsaade isteyerek , kısa bir ayrılığa gidiyorum.

AŞK NEDİR ?



Öncelikle yapragingozyasları'na teşekkür edip mimine cevap vermek istiyorum


Zor bir konu aslında. Çünkü bu konuda ben anlattıklarımı yapabiliyormuyum yada ne kadarını yapabiliyorum bir şey söyleyemem .Aslında bloğumu takip edenler bu konu hakkındaki düşüncelerimi biliyorlar . Ama yinede
Aşk nedir ?

Aşk bi kere büyük laflar etmek değildir. Aşk söylediklerinin arkasında durabilmektir . Küçük laflar etsen bile büyük şeyler yapabilmektir.

Aşk hissetmektir . Nerde olursa olsun sevdiğini yanında hissedebilmektir . Yalnız olamamaktır aşk . Yalnızlığın hayal olmasıdır , artık yalnız kalamayacağını bilmektir

Aşk görmektir . Herkeste ondan bir parça bulabilmektir . Kiminin bakışında , kiminin sesinde , kiminin gülüşünde onu hatırlayabilmektir , nere baksan onu bulabilmektir , onu görebilmektir .

Aşk hoşgörmektir . Küçük sorunlarda büyük şeyler üretmeye engel olabilmektir . Büyük şeyler için emek harcayabilmek , savaşabilmektir .

Aşk mücadele etmektir. Kılıçlarını kuşanıp gerekirse Donkişot olup yel değirmenlerine saldırabilmektir .

Aşk hayattır . Onun için nefes aldığını bilmektir . Senin için nefes almanın o olmasıdır.Kalbinin yerinde olmamasıdır . Kalbinin yerinde o olmasıdır .

Aşk asla tam olarak  anlatamayacağın , sadece yaşayabileceğin şeydir

---------------------------------------------------------------

Şimdide sevgili Smy'e teşekkür eder ve mimini cevaplarım



En sevdiğiniz kelime: Huzur
Nefret ettiğiniz kelime: Yalan
Ne sizi heyecanlandırır: Sevdiğim insan
Heyecanınızı ne öldürür: Ona heyacanım ölmezki :)
En sevdiğiniz ses: Deniz sesi
Nefret ettiğiniz ses: Aynı tonda tekrar eden sesler
Hangi mesleği yapmak istemezsiniz: Savaş muhabirliği
Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz: Uçmak :)
Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz: Ne bi başkası ne de kendim olmak istiyorum
Nerede yaşamak isterdiniz: Issız bi adada
En önemli kusurunuz: Detaylara çok takılırım
Size en fazla keyif veren kötü huyunuz: Kimseyi umursamamam
Kahramanınız kim: Kahramanım yok valla , ben kahraman olmak isterim ama
En çok kullandığınız kötü kelime: Bakarız :)
Şu anki ruh haliniz: A acayip
Hayat felsefenizi hangi slogan özetler: YA HEP , YA HİÇ
Mutluluk rüyanız: Onunla beraber yaşlanmak
Sizce mutsuzluğun tanımı: Mutlu olmak istememek
Nasıl ölmek isterdiniz: Kelime-i Şadet getirerek
Öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah’ın size ne söylemesini istersiniz: Hoş geldin , Serpil’de seni bekliyodu :)

HER GÜN






















Her gün yaşlı bir amca geçer önümüzden
Yanında yaşlı bir teyze
Hep eleleler , hep birlikte
Yıllar her şeylerini eskitmiş
Yüzlerini , gözlerini anılarını
Yürüdükleri toprakları
Ama bir şey hep aynı kalmış
Oda yaşadıkları aşkları
O kadar çok  sevmişler ki birbirlerini
Nazar bile değememiş onlara
Yıllar çok engel çıkarmış yollarına
Mücadele etmişler çok şeyle
Bazen hayat olmuş engelleri
Bazen de kendileri
Onlar engelleri de beraber aşmışlar hep
Her gün yaşlı bir amca geçer önümüzden
Yanında yaşlı bir teyze
Gittik sorduk isimlerini
Birinin ismi BEN
SEN'miş diğeride

ERKEKLERDE AĞLAR

cry man , dean , supernatural
 

Erkeklerde ağlar
Gözlerinden süzülüp akmasa da gözyaşları

Erkeklerde ağlar

İçlerine akıtırken gözyaşlarını

Siz duyamazsınız ama

Bağıra bağıra , hıçkıra hıçkıra

Kalplerine dökerler gözyaşlarını usul usul

Zaten kömür misali yanan kalpleri

Benzin misali o gözyaşlarıyla

Dahada ısınır , cehennem olur

Ve duman kokusu kaplar benliklerini

Kendi dumanlarıyla boğulurlar

Erkeklerde ağlar

Gözyaşlarının tuzunu hissedemeseler de dillerinde

Erkeklerde ağlar

Ruhları sırılsıklam olur o damlalarla

Üşürler yanan kalplerine rağmen

Tadını hissedemedikleri o gözyaşı tuzunun

Acısını hissederler kalplerindeki yaralarda

Canları acır sızım sızım

İlacı olmayan , çaresi olmayan o damlalar

Kezzap olurda sızar düşüncelerine



                                                   ,

ÇIKARIN














Kapalı kaldım bir cam fanusun içinde
Çıkışım yok , yol yok , bir açık pencere yok
Bağırıyorum ama kimse duymuyor beni
Debeleniyorum burada
Yumrukluyorum beni kapatan bu camı
Kan revan içinde kaldım ama görmüyor kimse beni
Sanki görünmez olmuşum
Sesimi duyan varmı  heeeeyy
Çıldırmanın sınırında kaldım burada
Tek bir bahane yeticek o sınrı geçmeye
Hayır isyan etmeyeceğim  diyorum ama
Dilimden süzülüveriyor
Allahım neden ?
Neden bu cam fanusun içindeyim
Neden bu gecenin içinde uykusuzum
Neyi yanlış yapıyorum , neyi
Neden bir cevap bulamıyorum
Tek yapabildiğim kendimden nefret etmek
Ölesiye nefret doluyum
Ölesiye bir kin var içimde kendime
Ve öylesine bir yakarış değil bu
Allahım senden tek bir şey istedim hep
İstediğim ne paraydı ,  nede başka bir şey
İstediğim bana verilcek bir şey bile değildi
Senin olanı al diyorum
Ben hala senin olan canlayım
Çıkarın beni bu cam fanusun içinden çıldırıyorum
Çıkarın beni yalvarıyorum
Gözyaşlarım bile dışarıda kaldı
Kahretsin bari onlara verin
Kahretsin çıkarın beni 



                                        ,

SENİN ELİN

heart, snow, snow heart , kalp


Bir el var yüreğimin tam üstünde
Bir el var nere gitsem benimle
Ne zaman üzülsem , sıkılsam
O eli tutarım
Nefesim hızlanır
İçime bir huzur dolar
Onun yüreğimi saran sıcaklığı
İçimi kaplar ısınırım
Yüzüm güler , neşelenirim
Çocukluğuma geri döner
Misketlerimle oynamaya başlarım
Bir deniz kenarında bulurum kendimi
Bir ormanda kamp yaparım
Bulutlara çıkar insanlara yağmur atarım
Karıncaların yiyecek taşımasına yardım ederim
Küçük bir kedi olup yanında gezerim
Sende ne zaman sıkılırsan tut elimi
Bende senin yüreğinde
Senin olduğun her yerdeyim

                                                              ,

AĞLAMA SEN


                 Sen ağladın ya benim canım acıdı , senin canın acıyor diye . Canım çok  acıdı ama sesimi çıkaramadım , üzülme diyemedim sana . Sonra çıkmayan sesim acıttı canımı . Sen ağladın ama ben bakakaldım öylece , güzel gözlerinden akan yaşları silemedim . Sarılmak istedim ama sarılamadım , seninde bana sarılmak istediğini bildiğim halde . Ağlama diyemedim senin gözyaşların benim içime doğru  akarken .Ağırıma gitti elim kolum bağlı durmak senin gözyaşlarında boğulmak . Sen ağladıkça ben senin yaşadığın hüznü seninle beraber yaşamak istedim , her şeyi paylaşacağız ya hani , bunuda paylaşmak istedim . Sonra anladım ki ben senin acılarını paylaşmak istemiyormuşum , istediğim tamamını bana vermenmiş . Sen ver bütün acılarını bana , bende ne kadar mutluluk varsa al senin olsun , bölüşmeye gerek yok . Sen yeter ki ağlama

İSMİNİ KOYMADIĞIM

hand , darling , eller

















Ay çıplak , yıldızlar çıplak
Bu sessizlik , bu şehir çırılçıplak
Sadece sen giyiniksin
Aşk giymişsin üzerine
Özlem giymişsin , huzur , mutluluk , pırıltı giymişsin
Bir tek yalanları çıkarmışsın üzerinden
Bir eline almışsın yeri , diğerine gökyüzünü
Yer  seni anlatır bana
Gök yıldızlarını senin gözlerine bırakır
Sense gözlerindeki yıldızları saçarken bana doğru
Bir ıslık yer eder dudaklarında
Sen beni çalarsın  
Ben seni söylerim
“Biz” koyarız adını bu şarkının
Sonra sen masallardaki peri kızı olursun
Bense senin kahramanın olabilirmiyim diye düşünürüm
Çiçek kokan saçlarını okşayıp
Mis kokunla sarhoş olurum
O sarhoş halimle
Bir şiir yazarım seni anlatamayan
Bende bırakır yazmayı
Kalbimde sakladığım o bembeyaz köşede
Seni yaşarım bir şiir gibi
Ellerinden tutup kayalıklara çıkarırım seni
Beraberce denize atarız kayalıklardan
Cebimizde sakladığımız dünümüzü
Bugün oluruz seninle
Yarına doğru yürürüz el ele

SEN BENİ ÇALARSIN BEN SENİ SÖYLERİM











DUDAĞINDA BİR ISLIK
SEN BENİ ÇALARSIN
BEN SENİ SÖYLERİM 
VE İŞTE SON ŞARKIMIZ
ADI "BİZ"

 Hangi postun altına yazmıştı hatırlamıyorum ama benim için her şeyin kötü gittiği , ilişkimi bitirdiğim dönemde taze kahve inşallah buraya yeni bir başlangıcı yada mutluluğu yazarsın gibi bir şey demişti . Nedense o aklımda kalmış ve işte yeni bir başlangıcın ilk anları . Bakalım iki delinin ilişkisinden zaman neler çıkaracak .Huzurlu ve mutlu bir gelecek bizim olsun :)





.

UYANDIR SABAHI

nature , gun batimi , safak



















Gecelerin o ölüm sessizliğine
Yıldızlar yağdır sağanak gibi
Şemsiyesiz dolaşayım altında
Yıldızlardan sırılsıklam olayım
Susuzlukla inleyen güller kıskansın
İçişimi kana kana yıldızları
Lodoslar essin gölgelerin üzerinden
Yapraklar uçuşsun gözyaşlarıma
Papatyalar dans etsin benimle
O bilinmeyen yalnız ülkede
Yalnızlığımı böl, yalnızlığınla birlikte
Ve durma
Bana gecenin en karanlık anını getir
Işığını daha iyi görmek istiyorum
Parlaklığından ay bile görünmesin
Sadece sen ol bu gözlerin gördüğü
Ve zamanı geldiğinde
Uyandır sabahı benim için

SUSMAKDA BİR ERDEMDİR

sus , suskunluk , hemsire
                       Bazı insanlar vardır bilmedikleri yada çok az bildikleri şeyler hakkında yorum yaparlar . Hiç Çin işkencesine maruz kalmadım ama beni bu tip insanlarla diyaloga sokmak aynı etkiyi yaratıyor galiba . Sırf egolarını tatmin etmek ve sosyal çevrelerinde takdir görmek isteyen bu insanlar üstün körü bilgi sahibi oldukları konularda öyle yorumlar yaparlar ki sanırsınız bir üniversitede bu konu hakkında kürsü açtılar . Mesela bir arkadaşla futbol konuşuyoruz . Ben diyorum ki X takımı Z oyuncusunu satmakla hata yaptı . Çok bilmiş insan karşımda yorum yapıyor . Olur mu abi Y oyuncusu daha iyi . Ben çıldırıyorum tabi , etraftan ordan burdan duyduklarıyla bana ahkam kesen bu insana soruyorum. Abi bana Z oyuncusu ve Y oyuncusunun kaç maçını izlediğini söyler misin ? Kem kümler arasında saçmalamaya başlıyor arkadaş.“Ya ben bir maçını izledim ama çözdüm adamı”.Vay be,sen neymişsin be arkadaşım . Yada  ilk defa bir ilişki yaşayan arkadaşın kendini bu durumların duayeni ilan edip , abuk sabuk tavsiyelerde bulunması veya edebiyattan anlamayan bir arkadaşın kendini editör sanması gibi benzer sayısız örnek sayabilirim size . Bilmiyorsan sus , susmuyorsan da insanları aptal yerine koymaya çalışma . Bu şekilde bilgili görünmek , insanların takdirini almak bir yana o yanlarında ahkam kestiğin insanlar sana sadece saçma sapan konuşup antipatik olmak için elinden geleni yapan  bir insan gözüyle bakıyorlar . Bu tip insanların ne erkeği çekiliyor nede bayanı . Atalarımız ne güzelde söylemiş bu konuyla ilgili.  “Biliyorsan  konuş  ibret  alsınlar  bilmiyorsan  sus  adam  sansınlar”

Bu bayram hepninizin yüzünü güldürür de hep sırıtarak gezersiniz inşallah :)‏

bayram












Bunu yazan tosun okuyanın bayramı kutlu olsun 

Minareden atlarım, bayramını kutlarım. 

Gömleğiniz Levi's, pantolonunuz Diesel, bayramınız mübarek olsun


Bayram bells, bayram bells, bayram all the way 


Buraları yıkılıyor, nur'dan yıkılıyor

Hergün peşime şeytan takılıyor

Ben islamı seçtim tercihim doğru

İndir başını hadi secdeye doğru


İstenilen her an sigara içilebilen ve her can çektiğinde yemek yenilebilen mübarek olmayan 11 aylar başlamıştır, hayırlı olsun


Sayın abonemiz, eskiye ait namaz ve oruç borcunuz tespit edilmiştir. Amel defteriniz dolmadan lütfen borcunuzu ödeyiniz. Ahiret işleri genel müdürlüğü
iyi bayramlar diler..


İslamiyetten kaçırılmayacak fırsat! 09, 10, 11 Eylül günlerinde sınırsız tatil yapma, tatlı ve şeker yeme özgürlüğü sizi bekliyor. Üstelik sadece müslüman olmanız yeterli! Ayrıntılı bilgi için www….com adresine tıklayıp kelime-i şehadet getirin, otomatik üyeliğinizi kazanın.


bayram , karikatur




BÜYÜDÜM

Ben küçüktüm
Sevdayla yaşar
Karanlıktan korkardım


Ben büyüdüm
Karanlıkta yaşayıp
Sevdadan korkmaya başladım




AH ŞU BAYANLAR :)

love , ask , senda , man woman


              O zamanlar ismi gereksiz bir kızla ilişkim var . O kızın hoşlanmadığı bir kız arkadaşla Kadıköy’e kurs bakmaya gitmiştik . (Kızın ismi Sinem olsun) Yolda Sinem’e dedim ki . “İnşallah kız arkadaşım aramaz , şimdi iki saat ona açıklama yapmak zorunda kalırım . O günü kazasız belasız bitirdik . Bir süre sonrada o kızla ilişkimi bitirdim . Aradan aylar geçti . Birkaç arkadaşla o günün mevzusu geçiyor aramızda . Sinem’in o olayı anlatışı aynen şöyle
“Eser’le kurs bakmaya gitmiştik . Eser bana kız arkadaşım ararsa sakın ses çıkarma , seni sevmiyor , şimdi kavga çıkarır dedi . Sonra Eser’in kız arkadaşı aradı . Aşkım ben yalnızım , Kadıköy’e gidiyorum dedi ”
E ama yuh be Sinem !!

        Bu seferki olayımızın kahramanın adı Ayşe olsun . Ayşe’yle bir gün tartıştık . Ben küstüm , konuşmuyorum kendisiyle . Yaklaşık iki hafta onunla doğru düzgün muhabbet etmedim , konuşmak zorunda kalırsam da yüzüne bakmadan konuştum ama o küstüğümü anlamamış . Bir arkadaşa soruyor “Eser’in neyi var ?” diye . Arkadaş “o sana küs ama sen onun küs olduğunu nasıl anlamadın , adam senin yüzüne bile bakmıyor ”  deyince darıldığımı anlıyor . Yani iki hafta kendi kendime gelin güvey olmuşum .

        Bir bayan arkadaş zımba makinesi acaba elimi de zımbalayabilir mi diye düşünüp olayı teoriden pratiğe taşımıştı . Sanırım parmağına geçmiş zımba telinin acısını hissettiğinde teorisinin doğruluğunu kanıtlamış oldu .
 
         Bayan bir arkadaşımızın evine hırsız girmiştir . Evdeki plazmayı falan götürür hırsızlar . Daha sonra haberlerde bir hırsızlık çetesinin yakalandığını duyar . Polisten bilgi almak için 155’i tuşlar ama şirket dışını aramak için önce dokuzu tuşlamayı unutur ve polis yerine çalıştığı şirketin güvenliğini arar . Bizim güvenlik telefonu açar açmaz Ayşe başlar derdini anlatmaya . Anlatır anlatır sonra bizim güvenlik sorar .
“Hanımefendi siz nereyi aramıştınız “
“ Orası karakol değimi ?”
“Burası şirket hanımefendi “
“Aaa öylemi , pardon”
Allahtan o arkadaşı tanımadı güvenlik , yoksa iyice rezil olacaktı

        Şimdi bayan arkadaşlardan biri hayatında bir kelimeyi hiç kullanmadığını söylüyor . O kelimede bir küfür . Merak ettim ne olduğunu , soruyorum söylemiyor . Etraftakilere soruyorum onlarda bana tarif ediyorlar  .Hani E-5 te olurlar , şunu yaparlar , bunu yaparlar . Bende boş bulundum , Ha dedim O…. mu ?
“Aaaaa ne kadar terbiyesizsin”
Arkadaş siz ima ederken , tarif ederken terbiyesiz olmuyorsunuz da , ben sadece adını söylediğim içinmi  terbiyesiz oluyorum

        Çalıştığım şirketlerden birinde bir kaç gün akşam mesai bitimlerinde bir bayan arkadaşın çantasını servise kadar taşımıştım . Departmandaki ablalarım , kardeşlerim havalara girdiler bizim çantamızı niye taşımıyorsun diye . Bende susmaları için  her akşam birinin çantasını taşıdım . Çantalar bittikten sonra da tövbe ettim , bir daha ortamda birden fazla kız varsa kesinlikle kişiye özel muamele yapmayacağım .


GÖZARDI ETTİKLERİMİZ

Kevin Carter , Pulitzer  , akbaba ,vulture


Kevin Carter bu resmi çektiğinde 33 yaşındaydı , kendini öldürdüğündeyse 34 . Bu resim ve hikayesi o kadar çok şey anlatıyor ki insanoğluna .Birazcık yemek için birleşmiş milletlerin yardım kampına ulaşmaya çalışan küçük bir kız , kızın başında bekleyen bir akbaba ve fotoğrafı çeken fotoğrafçı . Kevin Carter önündeki sahneyi gördüğünde belki de ne kadar muhteşem bir kare yakaladığını düşünüyordu . Bu düşünceler içinde fotoğrafı çekti ve hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp gitti.
            Kevin Carter için oradaki kız çocuğu her zaman görmeye alışkın olduğu ,  Afrika’da açlıktan ölen çocuklardan biriydi sadece . O yüzden "Biz fotoğrafçıların görevi olaylara müdahale etmek değil olanı resmetmektir" diye bir açıklama yapmıştı . Ama açıklamasıyla ters düşen bir şekilde bu resmin kendisinde oluşturduğu vicdan azabı yüzünden intihar etti . “Birini kurtarsam ne fark eder belki de şimdi kurtarsam daha sonra zaten ölecek” diye düşündü . Yada kızı kurtarsaydı resmin anlattığı trajedi azalacağı için yeterli ilgiyi göremeyecekti . Kimbilir belki de ondan elde edebileceği hiçbir çıkarı olmaması yeterliydi .
Sonuçta bahanesi ne olursa olsun , insanlık için yapmak zorunda olduğu bu yardımı yapmamak kendi hayatına mal oldu . Bir de kendi açınızdan düşünün .Belki bize bir etkisi olmadı ama kendi gözardı ettiklerimiz acaba nelere mal oldu . Kimlerin hayatlarından bir şeyler götürdü . Ardımızda bıraktığımız hangi küçük kızların tepesinde akbabalar uçuştu . Bir iyilikle yaratabileceğimiz bir kelebek etkisini tersine çevirmiş olabilir miyiz ? Hangilerimiz farkında olmadan Kevin Carter oldu acaba ?

Son olarak ; sevgili Kevin , o fotoğraftan kazandığın Pulitzer ödülünü mezarının hangi köşesine koyduğunu çok merak ediyorum . 




SENİ SEVİYORUM - 1 (Yeniden)

rose , love , sevda , sevgi, guller
Elinde tuttuğu gazetedeki bir makaleyi okurken duyduğu ses onu kendine getirdi . Yirmili yaşlardaki bir genç yanındaki kıza “Seni seviyorum” diyordu , durağın önünden geçerken . Kızda ona “Biliyorum” diye karşılık veriyordu . O anda gözlerindeki ufak bir ışıltı uzaklara doğru , kadının yosun tutmuş , fosilleşmiş anılarına doğru yol almaya başladı . “Seni seviyorum” diye bir fısıltı çıktı ağzından . En son ne zaman duymuştu onun ağzından o iki kelimeyi . Yıllar önceydi , yaklaşık yirmi sene önce , üniversitede okumaya başladığı ilk sene . O zamanlar daha on dokuz yaşında gencecik. Bir kızdı . Ve bir gün hiç beklemediği bir anda karşısına o çocuk çıkmıştı . İlk başta çocuk ona sevgisini belli etmeye çalışmış o ise bu sevgiden kaçarak kendini unutturmayı denemişti . Ama en sonunda çocuk bir gün onu telefonla arayıp “Seni seviyorum Yeliz” deyip telefonu yüzüne kapattığında anlamıştı başaramadığını . İlk o zaman duymuştu o iki kelimeyi Metin ‘ den . Birkaç gün sonrada buluşmaya başlamışlardı . Gülmeye başladı Yeliz . İlk buluşmaları gelmişti aklına . Nerdeyse kahkaha atacaktı . Usulca etrafına baktı . Ammada kalabalıktı durak . Rezil olacaktı nerdeyse .Ama o kadar komikti ki ilk buluşmalarındaki ilk konuşmalar . kendisini kız yurdundan almış ve beraber yürümeye başlamışlardı . Önce bir suskunluk devresinden sonra Metin başlamıştı konuşmaya
“Eeee hayat nasıl gidiyor”
“ İyi , ya seninki”
“İyiii. Derslerin nasıl”
“İdare eder , ya seninki”
“İdare eder . Kızlar nasıl” ve böyle bir süre uzayıp giden bir diyalog . İlk o gün başlamıştı “Seni seviyorum” demeye . Sonra buluşmaları devam etmiş ve her seferinde defalarca “Seni seviyorum” demiş , kendiside “Biliyorum” diye karşılık vermişti . Ama bir süre sonra korkmaya başlamıştı . Metin İstanbul’da kendisiyse Antalya’da oturuyordu . “Ya Metin’ i ölesiye severde ve okul bitip herkes kendi memleketine döndüğünde beni unutursa ve yaralı kalbimle beraber öylece ortada kalırsam” diye kendini zifiri bir karamsarlığa sürüklemeye başlamıştı . Bu yüzden Metin ‘ e karşı kalbini sıkı sıkıya kapattı . Birden Metin’ in yazdığı şiirler geldi aklına sonra ikisinin hayalleri . O , bir gün ünlü bir yazar olabilmeyi , kendiside ikinci bir üniversite daha okuyup bir iş kadını olabilmeyi hayal ediyordu . Metin hayallerine Yeliz ‘ ide ekliyordu ama Yeliz ‘ in hayallerinde Metin ‘ e yer yoktu . Sonuçta her ikiside hayallerini gerçekleştirdi . Yeliz başarılı bir iş kadını olup Ankara ‘ ya yerleşti , Metin ‘ de ünlü bir yazar oldu . Kitapları yok satıyor , ayrıca bir ekonomist olarak makaleleri gazetelerde yayınlanıyor , televizyonlarda yorumculuk yapıyordu . Yine şiirler geldi aklına . Metin ‘ in birde şiir kitabı yayınlanmıştı . Ama başka bir şiir kitabı yayınlanmamıştı . Kendisinden sonra şiir yazmamış mıydı acaba ? Ne kadarda uğraşmıştı Metin , Kalbindeki o kilidi açabilmek için . Ne kadar çabalamış , didinmiş , nasılda çırpınmıştı . Ama kendisi bir türlü buna izin vermemişti . Çünkü gelecekteki mutluluğu için gerekliydi bu ve başarmıştı da . Şimdi özgürdü , iyi bir mevkisi , bol parası ve lüks bir hayatı vardı . O mutlu bir kadındı . “Gerçektende mutlu muyum” diye düşündü . Dudaklarında beliren ufak bir tebessümle beraber “Hayır” dedi kendi kendine . Yıllarca tek başına mücadele etmişti hayatla . Çok zor günler geçirmiş ve hepsinin üstesinden gelmişti . Ama her zaman ona destek olacak birine ihtiyaç duymuştu . Ağladığı zamanlar bir omuz , güldüğünde kendisine karşılık verecek bir yüz , dertlerini , kederlerini , sevincini paylaşacak biri , her zaman yanında olacak bir insanın eksikliğini hissetmişti . Para , mevki , iyi bir hayat veya diğerleri kendisini mutlu etmiyor , sadece egosunu tatmin etmesini sağlıyordu . Çok istediği özgürlüğünün maliyeti yalnızlık olmuştu . Nerede biteceği belli olmayan ve biteceğini de pek sanmadığı o hain yalnızlık . “Kader” diye düşündü . Belki de yıllar önce kendi kaderini kendi yazmıştı . Ve belki Metin ‘ in kaderini yazan kalemi de kendi ellerinde tutmuştu . Şimdi ne yapıyordu acaba ? Arada bir arardı , Çok enderde olsa arardı . Halini hatırını sorar , birazda havadan sudan bahsederlerdi . Metin’ in her telefon edişinde içten içe onun eskisi gibi seni seviyorum demesini beklerdi . Ama ne yazık ki söylememişti . En son Metinden ayrılırken “Seni seviyorum” demişti . Bir ara Metin evlenmiş ama kısa bir süre sonra boşanmıştı . oda bu hayat yolunda yapayalnızdı .
Yeliz bir anda her tarafı inleten bir gök gürültüsüyle kendine geldi . Saatine baktı ve “Neden bu otobüsleri beklediğin zaman gelmezler” diye düşündü . Başını yana çevirdiğinde biraz önceki kızla çocuğun yanında oturduklarını farketti . Çocuk kıza yine “Seni seviyorum” demiş , kızda ona “Biliyorum” diye karşılık vermişti . “ Metin “ dedi kadın bulutlara bakarak ve bulutlarla beraber ağlamaya başladı . O Metine ağlıyordu , bulutlarsa ona . Tekrar elindeki gazeteye baktı . Bir makalenin altındaki ismi tekrarlamaya başladı .”Metin Erdem” O anda çalan telefonu çantasından çıkardı . Metin yazıyordu telefonun ekranında . Hemen telefonu açıp duraktaki insanlara aldırmadan “Seni seviyorum” diye bağırdı kadın . “Özür dilerim” dedi ağlamaklı bir tonla telefondaki ses . “Ben Metin ‘ in arkadaşıyım .Onun son isteği sizi sevdiğini söylemem oldu . Başımız sağolsun Metin ‘ i kaybettik . Kadın Metin ‘ e ağlıyordu , bulutlar kadına , Metinse kaderine ağlıyordu .

BÜTÜN KIZLAR TOPLANSIN

anime , girl , anime girl




                                             BÜTÜN KIZLAR TOPLANSIN

Bu erkekleri aklama yazısı değildir , hepimizde biliyoruz ki erkekler sütten çıkmış ak kaşık değiller . Bu bayanları karalama yazısıda değildir , hala dışarıda bir yerlerde bahsettiğim özelliklerin dışında bir çok bayan var . O yüzden bu yazıyı bir günümüz erkeğinin ilişkiler konusunda içini dökmesi olarak görün . Sürç-ü lisan edersem şimdiden affola
 Ne zamanki ilişkiler dengesi erkek egemenliğinden eşitlik ilkesine geçiş yaptı , işte o zaman bütün dengeler bozulmaya başladı . Her zaman eşitlikten yana olmuşumdur ama sanırım bayanlar eşitlik kavramını yanlış algılamışlar . Erkeklerin yaptığı her şeyi bizde yaparız , hatta daha iyisini yapabiliriz mantığıyla hareket etmeye başlamaları iyi bir şey olsa da keşke iyi özelliklerimizin üzerinde dursalardı . Şarkıda da dendiği gibi bütün kızlar toplanmış ama o toplantıdan erkeklerden daha beter olalım kararı çıkmış galiba . E yine şarkıda dendiği gibi yavaş yavaş kendilerine tek taş alacak birini bulamayacakları için onu da kendileri almaya başlayacaklar .
Bilmiyorum günümüzdeki bayanlar mı basitleşti yoksa bana anlatılan hikayeler mi yalandı . Uğruna ölüm bile göze alınabilecek bayanlar yerine daha iyisini bulabilir miyim diye gözleri fıldır fıldır etrafta dolaşan bayanlar var artık . Ben hep perde arkasından sessizce , belli etmeden erkeği yönlendiren , ona şekil veren zeki bayanları beğendim , erkeğin arkasından türlü dalavereler çeviren sinsi bayanı değil . Ben birbirine eş olanları takdir ettim , birbirine rakip olanları değil . O yüzden bence o kızlar tekrar toplansın da bizden daha beter olmak yerine nasıl daha iyi olabileceklerini tartışsınlar . Eski hikayelere masallara özlemle bakmak yerine kendi masallarımızı yazalım . Baksanıza hikayelerimiz bile değişti artık . Eskiden Leyla ile Mecnun’u anlatırlardı , şimdiyse Bihter’le Behlül’ü yaşar olduk.
Bana niye artık yalnızsın dediklerinde sessiz kalıyorum. Uğruna ölünebilecek birini aramıyorum artık çünkü ölmeyi göze alan biri eninde sonunda ölüyor . Eğer ki uğruna yaşanacak birini bulursam o zaman yalnızlığı terk ederim . O yüzden niye yalnızsın dediklerinde sessiz kalıyorum . “Ben her devrin adamı değilim , hele bu devrin adamı hiç değil” demek gelmiyor içimden.

SAYGILAR

KAPIYI AÇACAK MIYIM ?

door , kapi

            Kapım çalındı . İsteksiz bir şekilde kalkıp kapıya doğru yöneldim . Kapı deliğinden bakmaya üşendiğim için “Kim o ?” diye seslendim sadece  .
“Aşk” dedi tanıdık bir ses.
Sanki o anda bir fırtına koptu ruhumda ve bir anda evin içi benim duygularımla karmakarışık oldu . Havada uçuşan nefreti , sevgiyi , özlemi , kini , mutluluğu ve bütün diğer duyguları görebiliyordum . Bu dünya üzerinde hiçbir hacmi , hiçbir ağırlığı olmayan bu şeyler o anda maddeleşmişlerdi . Gözyaşlarımdı onları maddeleştiren . Bir zamanlar terk ettiğim gözyaşlarım demek ki onlara sığınmış , onlara tutunmuşlardı . Etrafta uçuşan duygularıma uzun süre bakakaldığımdan olsa gerek “Kapıyı açmayacak mısın?” diye sordu aşk . O olduğunu anlamıştım ama gayrı ihtiyari olarak kapı deliğinden gitti gözlerim  . Belki de o olduğuna inanmak istemediğimden  gelenin gerçekten aşk olduğunu kendime doğrulamak istemiştim bilinçsiz olarak ve gerçektende oydu .
“Ne istiyorsun?” diye sordum ses tonumu duygusuz bir hale getirmeye çalışarak.
“Seni” dedi içinde hangi duyguların olduğunu anlayamadığım bir ses tonuyla. Duygusuz hale getirmeye çalıştığım kendi sesimi hatırlayarak acaba benimkide böyle miydi diye düşündüm . Acaba ne olduğu belli olmasa da herhangi bir duygu ilişmiş miydi arasına ?
“Boşuna bekleme açmayacağım kapıyı “
“Neden ?”
“Nedenleri sen daha iyi bilmiyor musun?”
“Sen söylemediğin sürece ben sadece tahmin edebilirim”
İçeride uçuşan duygularıma baktım . Biri içlerinde yoktu ama belki aralarındadır diye emin olmak için tekrar bir göz gezdirdim üzerlerinde . Gerçektende yoktu . O içimde kalan duyguya sarılarak
“Korkuyorum” dedim
“Neden ?” diye sordu
“Sürekli nedenleri sormak zorunda mısın ? “ diye çıkıştım havadaki öfke  tekrar ruhuma girerken
“Sende biliyorsun ki sadece yardım etmek istiyorum” dedi aşk karalı bir şekilde
“Sende biliyorsun ki senin yalanlarına inanmıyorum artık” dedim nefret gözlerime yerleşirken.
“Ama sen bu yalanları çok seviyordun”
“Elimde değil , yalanların o kadar güzel ki , onların gerçek olduğunu hayal etmek bile bana zevk veriyordu .Ama o yalanlar canımı acıtmaya başladığından beri onların gerçek olduğunu düşünemiyorum . Ne zaman bunu denesem canım çok acıyor artık .
“Belki o yalanları söyledim ama o yalanlara bile bile inandıysam suç benim mi ?”
Evet haklıydı. Bile bile o yalanlara inanıp sonrada suçu başka şeylere yüklemek benim hatamdı . Yinede suçun en büyük tarafı ondaydı. Gülümsedim .
“Ama teşekkür ederim , o yalanlar çok şeyimi aldı götürdü benden ama bana gerçekleri öğrettiler”
“Hadi ordan . Sen zaten neyin doğru , neyin yanlış olduğunu bilmiyor muydun ? Şimdi bulunduğun durumdan kendine bir galibiyet çıkarmaya çalışmak yaşadığın mağlubiyetleri unutturabilecek mi ? Bana yalancı derken en büyük yalanları aslında kendine söylüyorsun zaten . Sen benden daha büyük bir yalancısın aslında .
Canım yeniden acımaya başlamıştı . Bu sefer yalanlar değil doğrular yakıyordu canımı .
“Olanlara katlanabilmemin başka bir yolu yok . Kırılganlığımdan parçalara yarılıp tuzla buz olmamak için  koruyucu bir kalkana ihtiyacım var. Benim kalkanlarımdan biride bu işte . Kendime söylediğim yalanlar . Etrafımdakilere gösterdiğim sahte bir BEN . Hiçbir şey umrumda değilmiş gibi davranmam bu yüzden , her şeyi alaya almam ciddiye aldıklarım anlaşılmasın diye , böbürlendiğim şeyler zayıflıklarım anlaşılmasın diye , etrafıma gülümsemem ağlamaktan korktuğum için.”
Etrafa baktım . Havada hiçbir şey kalmamıştı artık . Bütün duygular yine olması gereken yerlere geçmişlerdi . Ne düşüneceğimi , ne hissedeceğimi şaşırmış , tamamen dağılmış bir haldeydim . Aşk beni sürekli beklemediğim yerlerden vuruyordu . Belki de benim zayıf düşmemi bekleyen aşk istediğine ulaştığına düşünerek tekrar sordu .
“Kapıyı açacak mısın ?”
Bu sefer ben kendi kendime soruyordum çaresizce
“Kapıyı açmalı mıyım ?”
Terk ettiğim gözyaşlarım gözlerimden kalbime doğru yol alırken soruyordum
“Kapıyı açacak mıyım ?”