GÖZARDI ETTİKLERİMİZ

Kevin Carter , Pulitzer  , akbaba ,vulture


Kevin Carter bu resmi çektiğinde 33 yaşındaydı , kendini öldürdüğündeyse 34 . Bu resim ve hikayesi o kadar çok şey anlatıyor ki insanoğluna .Birazcık yemek için birleşmiş milletlerin yardım kampına ulaşmaya çalışan küçük bir kız , kızın başında bekleyen bir akbaba ve fotoğrafı çeken fotoğrafçı . Kevin Carter önündeki sahneyi gördüğünde belki de ne kadar muhteşem bir kare yakaladığını düşünüyordu . Bu düşünceler içinde fotoğrafı çekti ve hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp gitti.
            Kevin Carter için oradaki kız çocuğu her zaman görmeye alışkın olduğu ,  Afrika’da açlıktan ölen çocuklardan biriydi sadece . O yüzden "Biz fotoğrafçıların görevi olaylara müdahale etmek değil olanı resmetmektir" diye bir açıklama yapmıştı . Ama açıklamasıyla ters düşen bir şekilde bu resmin kendisinde oluşturduğu vicdan azabı yüzünden intihar etti . “Birini kurtarsam ne fark eder belki de şimdi kurtarsam daha sonra zaten ölecek” diye düşündü . Yada kızı kurtarsaydı resmin anlattığı trajedi azalacağı için yeterli ilgiyi göremeyecekti . Kimbilir belki de ondan elde edebileceği hiçbir çıkarı olmaması yeterliydi .
Sonuçta bahanesi ne olursa olsun , insanlık için yapmak zorunda olduğu bu yardımı yapmamak kendi hayatına mal oldu . Bir de kendi açınızdan düşünün .Belki bize bir etkisi olmadı ama kendi gözardı ettiklerimiz acaba nelere mal oldu . Kimlerin hayatlarından bir şeyler götürdü . Ardımızda bıraktığımız hangi küçük kızların tepesinde akbabalar uçuştu . Bir iyilikle yaratabileceğimiz bir kelebek etkisini tersine çevirmiş olabilir miyiz ? Hangilerimiz farkında olmadan Kevin Carter oldu acaba ?

Son olarak ; sevgili Kevin , o fotoğraftan kazandığın Pulitzer ödülünü mezarının hangi köşesine koyduğunu çok merak ediyorum . 




SENİ SEVİYORUM - 1 (Yeniden)

rose , love , sevda , sevgi, guller
Elinde tuttuğu gazetedeki bir makaleyi okurken duyduğu ses onu kendine getirdi . Yirmili yaşlardaki bir genç yanındaki kıza “Seni seviyorum” diyordu , durağın önünden geçerken . Kızda ona “Biliyorum” diye karşılık veriyordu . O anda gözlerindeki ufak bir ışıltı uzaklara doğru , kadının yosun tutmuş , fosilleşmiş anılarına doğru yol almaya başladı . “Seni seviyorum” diye bir fısıltı çıktı ağzından . En son ne zaman duymuştu onun ağzından o iki kelimeyi . Yıllar önceydi , yaklaşık yirmi sene önce , üniversitede okumaya başladığı ilk sene . O zamanlar daha on dokuz yaşında gencecik. Bir kızdı . Ve bir gün hiç beklemediği bir anda karşısına o çocuk çıkmıştı . İlk başta çocuk ona sevgisini belli etmeye çalışmış o ise bu sevgiden kaçarak kendini unutturmayı denemişti . Ama en sonunda çocuk bir gün onu telefonla arayıp “Seni seviyorum Yeliz” deyip telefonu yüzüne kapattığında anlamıştı başaramadığını . İlk o zaman duymuştu o iki kelimeyi Metin ‘ den . Birkaç gün sonrada buluşmaya başlamışlardı . Gülmeye başladı Yeliz . İlk buluşmaları gelmişti aklına . Nerdeyse kahkaha atacaktı . Usulca etrafına baktı . Ammada kalabalıktı durak . Rezil olacaktı nerdeyse .Ama o kadar komikti ki ilk buluşmalarındaki ilk konuşmalar . kendisini kız yurdundan almış ve beraber yürümeye başlamışlardı . Önce bir suskunluk devresinden sonra Metin başlamıştı konuşmaya
“Eeee hayat nasıl gidiyor”
“ İyi , ya seninki”
“İyiii. Derslerin nasıl”
“İdare eder , ya seninki”
“İdare eder . Kızlar nasıl” ve böyle bir süre uzayıp giden bir diyalog . İlk o gün başlamıştı “Seni seviyorum” demeye . Sonra buluşmaları devam etmiş ve her seferinde defalarca “Seni seviyorum” demiş , kendiside “Biliyorum” diye karşılık vermişti . Ama bir süre sonra korkmaya başlamıştı . Metin İstanbul’da kendisiyse Antalya’da oturuyordu . “Ya Metin’ i ölesiye severde ve okul bitip herkes kendi memleketine döndüğünde beni unutursa ve yaralı kalbimle beraber öylece ortada kalırsam” diye kendini zifiri bir karamsarlığa sürüklemeye başlamıştı . Bu yüzden Metin ‘ e karşı kalbini sıkı sıkıya kapattı . Birden Metin’ in yazdığı şiirler geldi aklına sonra ikisinin hayalleri . O , bir gün ünlü bir yazar olabilmeyi , kendiside ikinci bir üniversite daha okuyup bir iş kadını olabilmeyi hayal ediyordu . Metin hayallerine Yeliz ‘ ide ekliyordu ama Yeliz ‘ in hayallerinde Metin ‘ e yer yoktu . Sonuçta her ikiside hayallerini gerçekleştirdi . Yeliz başarılı bir iş kadını olup Ankara ‘ ya yerleşti , Metin ‘ de ünlü bir yazar oldu . Kitapları yok satıyor , ayrıca bir ekonomist olarak makaleleri gazetelerde yayınlanıyor , televizyonlarda yorumculuk yapıyordu . Yine şiirler geldi aklına . Metin ‘ in birde şiir kitabı yayınlanmıştı . Ama başka bir şiir kitabı yayınlanmamıştı . Kendisinden sonra şiir yazmamış mıydı acaba ? Ne kadarda uğraşmıştı Metin , Kalbindeki o kilidi açabilmek için . Ne kadar çabalamış , didinmiş , nasılda çırpınmıştı . Ama kendisi bir türlü buna izin vermemişti . Çünkü gelecekteki mutluluğu için gerekliydi bu ve başarmıştı da . Şimdi özgürdü , iyi bir mevkisi , bol parası ve lüks bir hayatı vardı . O mutlu bir kadındı . “Gerçektende mutlu muyum” diye düşündü . Dudaklarında beliren ufak bir tebessümle beraber “Hayır” dedi kendi kendine . Yıllarca tek başına mücadele etmişti hayatla . Çok zor günler geçirmiş ve hepsinin üstesinden gelmişti . Ama her zaman ona destek olacak birine ihtiyaç duymuştu . Ağladığı zamanlar bir omuz , güldüğünde kendisine karşılık verecek bir yüz , dertlerini , kederlerini , sevincini paylaşacak biri , her zaman yanında olacak bir insanın eksikliğini hissetmişti . Para , mevki , iyi bir hayat veya diğerleri kendisini mutlu etmiyor , sadece egosunu tatmin etmesini sağlıyordu . Çok istediği özgürlüğünün maliyeti yalnızlık olmuştu . Nerede biteceği belli olmayan ve biteceğini de pek sanmadığı o hain yalnızlık . “Kader” diye düşündü . Belki de yıllar önce kendi kaderini kendi yazmıştı . Ve belki Metin ‘ in kaderini yazan kalemi de kendi ellerinde tutmuştu . Şimdi ne yapıyordu acaba ? Arada bir arardı , Çok enderde olsa arardı . Halini hatırını sorar , birazda havadan sudan bahsederlerdi . Metin’ in her telefon edişinde içten içe onun eskisi gibi seni seviyorum demesini beklerdi . Ama ne yazık ki söylememişti . En son Metinden ayrılırken “Seni seviyorum” demişti . Bir ara Metin evlenmiş ama kısa bir süre sonra boşanmıştı . oda bu hayat yolunda yapayalnızdı .
Yeliz bir anda her tarafı inleten bir gök gürültüsüyle kendine geldi . Saatine baktı ve “Neden bu otobüsleri beklediğin zaman gelmezler” diye düşündü . Başını yana çevirdiğinde biraz önceki kızla çocuğun yanında oturduklarını farketti . Çocuk kıza yine “Seni seviyorum” demiş , kızda ona “Biliyorum” diye karşılık vermişti . “ Metin “ dedi kadın bulutlara bakarak ve bulutlarla beraber ağlamaya başladı . O Metine ağlıyordu , bulutlarsa ona . Tekrar elindeki gazeteye baktı . Bir makalenin altındaki ismi tekrarlamaya başladı .”Metin Erdem” O anda çalan telefonu çantasından çıkardı . Metin yazıyordu telefonun ekranında . Hemen telefonu açıp duraktaki insanlara aldırmadan “Seni seviyorum” diye bağırdı kadın . “Özür dilerim” dedi ağlamaklı bir tonla telefondaki ses . “Ben Metin ‘ in arkadaşıyım .Onun son isteği sizi sevdiğini söylemem oldu . Başımız sağolsun Metin ‘ i kaybettik . Kadın Metin ‘ e ağlıyordu , bulutlar kadına , Metinse kaderine ağlıyordu .

BÜTÜN KIZLAR TOPLANSIN

anime , girl , anime girl




                                             BÜTÜN KIZLAR TOPLANSIN

Bu erkekleri aklama yazısı değildir , hepimizde biliyoruz ki erkekler sütten çıkmış ak kaşık değiller . Bu bayanları karalama yazısıda değildir , hala dışarıda bir yerlerde bahsettiğim özelliklerin dışında bir çok bayan var . O yüzden bu yazıyı bir günümüz erkeğinin ilişkiler konusunda içini dökmesi olarak görün . Sürç-ü lisan edersem şimdiden affola
 Ne zamanki ilişkiler dengesi erkek egemenliğinden eşitlik ilkesine geçiş yaptı , işte o zaman bütün dengeler bozulmaya başladı . Her zaman eşitlikten yana olmuşumdur ama sanırım bayanlar eşitlik kavramını yanlış algılamışlar . Erkeklerin yaptığı her şeyi bizde yaparız , hatta daha iyisini yapabiliriz mantığıyla hareket etmeye başlamaları iyi bir şey olsa da keşke iyi özelliklerimizin üzerinde dursalardı . Şarkıda da dendiği gibi bütün kızlar toplanmış ama o toplantıdan erkeklerden daha beter olalım kararı çıkmış galiba . E yine şarkıda dendiği gibi yavaş yavaş kendilerine tek taş alacak birini bulamayacakları için onu da kendileri almaya başlayacaklar .
Bilmiyorum günümüzdeki bayanlar mı basitleşti yoksa bana anlatılan hikayeler mi yalandı . Uğruna ölüm bile göze alınabilecek bayanlar yerine daha iyisini bulabilir miyim diye gözleri fıldır fıldır etrafta dolaşan bayanlar var artık . Ben hep perde arkasından sessizce , belli etmeden erkeği yönlendiren , ona şekil veren zeki bayanları beğendim , erkeğin arkasından türlü dalavereler çeviren sinsi bayanı değil . Ben birbirine eş olanları takdir ettim , birbirine rakip olanları değil . O yüzden bence o kızlar tekrar toplansın da bizden daha beter olmak yerine nasıl daha iyi olabileceklerini tartışsınlar . Eski hikayelere masallara özlemle bakmak yerine kendi masallarımızı yazalım . Baksanıza hikayelerimiz bile değişti artık . Eskiden Leyla ile Mecnun’u anlatırlardı , şimdiyse Bihter’le Behlül’ü yaşar olduk.
Bana niye artık yalnızsın dediklerinde sessiz kalıyorum. Uğruna ölünebilecek birini aramıyorum artık çünkü ölmeyi göze alan biri eninde sonunda ölüyor . Eğer ki uğruna yaşanacak birini bulursam o zaman yalnızlığı terk ederim . O yüzden niye yalnızsın dediklerinde sessiz kalıyorum . “Ben her devrin adamı değilim , hele bu devrin adamı hiç değil” demek gelmiyor içimden.

SAYGILAR

KAPIYI AÇACAK MIYIM ?

door , kapi

            Kapım çalındı . İsteksiz bir şekilde kalkıp kapıya doğru yöneldim . Kapı deliğinden bakmaya üşendiğim için “Kim o ?” diye seslendim sadece  .
“Aşk” dedi tanıdık bir ses.
Sanki o anda bir fırtına koptu ruhumda ve bir anda evin içi benim duygularımla karmakarışık oldu . Havada uçuşan nefreti , sevgiyi , özlemi , kini , mutluluğu ve bütün diğer duyguları görebiliyordum . Bu dünya üzerinde hiçbir hacmi , hiçbir ağırlığı olmayan bu şeyler o anda maddeleşmişlerdi . Gözyaşlarımdı onları maddeleştiren . Bir zamanlar terk ettiğim gözyaşlarım demek ki onlara sığınmış , onlara tutunmuşlardı . Etrafta uçuşan duygularıma uzun süre bakakaldığımdan olsa gerek “Kapıyı açmayacak mısın?” diye sordu aşk . O olduğunu anlamıştım ama gayrı ihtiyari olarak kapı deliğinden gitti gözlerim  . Belki de o olduğuna inanmak istemediğimden  gelenin gerçekten aşk olduğunu kendime doğrulamak istemiştim bilinçsiz olarak ve gerçektende oydu .
“Ne istiyorsun?” diye sordum ses tonumu duygusuz bir hale getirmeye çalışarak.
“Seni” dedi içinde hangi duyguların olduğunu anlayamadığım bir ses tonuyla. Duygusuz hale getirmeye çalıştığım kendi sesimi hatırlayarak acaba benimkide böyle miydi diye düşündüm . Acaba ne olduğu belli olmasa da herhangi bir duygu ilişmiş miydi arasına ?
“Boşuna bekleme açmayacağım kapıyı “
“Neden ?”
“Nedenleri sen daha iyi bilmiyor musun?”
“Sen söylemediğin sürece ben sadece tahmin edebilirim”
İçeride uçuşan duygularıma baktım . Biri içlerinde yoktu ama belki aralarındadır diye emin olmak için tekrar bir göz gezdirdim üzerlerinde . Gerçektende yoktu . O içimde kalan duyguya sarılarak
“Korkuyorum” dedim
“Neden ?” diye sordu
“Sürekli nedenleri sormak zorunda mısın ? “ diye çıkıştım havadaki öfke  tekrar ruhuma girerken
“Sende biliyorsun ki sadece yardım etmek istiyorum” dedi aşk karalı bir şekilde
“Sende biliyorsun ki senin yalanlarına inanmıyorum artık” dedim nefret gözlerime yerleşirken.
“Ama sen bu yalanları çok seviyordun”
“Elimde değil , yalanların o kadar güzel ki , onların gerçek olduğunu hayal etmek bile bana zevk veriyordu .Ama o yalanlar canımı acıtmaya başladığından beri onların gerçek olduğunu düşünemiyorum . Ne zaman bunu denesem canım çok acıyor artık .
“Belki o yalanları söyledim ama o yalanlara bile bile inandıysam suç benim mi ?”
Evet haklıydı. Bile bile o yalanlara inanıp sonrada suçu başka şeylere yüklemek benim hatamdı . Yinede suçun en büyük tarafı ondaydı. Gülümsedim .
“Ama teşekkür ederim , o yalanlar çok şeyimi aldı götürdü benden ama bana gerçekleri öğrettiler”
“Hadi ordan . Sen zaten neyin doğru , neyin yanlış olduğunu bilmiyor muydun ? Şimdi bulunduğun durumdan kendine bir galibiyet çıkarmaya çalışmak yaşadığın mağlubiyetleri unutturabilecek mi ? Bana yalancı derken en büyük yalanları aslında kendine söylüyorsun zaten . Sen benden daha büyük bir yalancısın aslında .
Canım yeniden acımaya başlamıştı . Bu sefer yalanlar değil doğrular yakıyordu canımı .
“Olanlara katlanabilmemin başka bir yolu yok . Kırılganlığımdan parçalara yarılıp tuzla buz olmamak için  koruyucu bir kalkana ihtiyacım var. Benim kalkanlarımdan biride bu işte . Kendime söylediğim yalanlar . Etrafımdakilere gösterdiğim sahte bir BEN . Hiçbir şey umrumda değilmiş gibi davranmam bu yüzden , her şeyi alaya almam ciddiye aldıklarım anlaşılmasın diye , böbürlendiğim şeyler zayıflıklarım anlaşılmasın diye , etrafıma gülümsemem ağlamaktan korktuğum için.”
Etrafa baktım . Havada hiçbir şey kalmamıştı artık . Bütün duygular yine olması gereken yerlere geçmişlerdi . Ne düşüneceğimi , ne hissedeceğimi şaşırmış , tamamen dağılmış bir haldeydim . Aşk beni sürekli beklemediğim yerlerden vuruyordu . Belki de benim zayıf düşmemi bekleyen aşk istediğine ulaştığına düşünerek tekrar sordu .
“Kapıyı açacak mısın ?”
Bu sefer ben kendi kendime soruyordum çaresizce
“Kapıyı açmalı mıyım ?”
Terk ettiğim gözyaşlarım gözlerimden kalbime doğru yol alırken soruyordum
“Kapıyı açacak mıyım ?”